İyi bir formül buldum: Galiba Ayşe tatile çıkabilir

Kayhan Sağlamer’in Akşam gazetesi için kaleme aldığı “Bir Başbakanın doğuşu: Bülent Ecevit Olayı” başlıklı yazı dizisinden Kıbrıs bölümü

Çankaya’daki görkemli apartman katlarında Ayşe Güneş sızlanıyordu.

– Sen gene gidiyorsun. Biz ne yapacağız Ankara’nın sıcağında, tozunda?

Ertesi gün Cenevre’ye hareket edecek Dışişleri Bakanı eşyalarını topluyordu. Kıbrıs’ın statüsünün saptanacağı İkinci Cenevre Konferansının 8 Ağustos’ta toplanmasında mutabık kalınmıştı birincisinde.

Anlayışlı bir aile reisiydi Turan Güneş;

– Siz de tatile çıkarsınız

“Ben Ankara’dan ayrılamam” dedi oğlu Hurşit. 17 yaşında, Amme Sevk ve İdaresi Yüksek Okulu öğrencisiydi.

“Basketbol antrenmanlarım var”

Eşi Nermin Güneş de pek istemiyordu Ankara’dan ayrılmak Kocasının Makarios’un devrilmesiyle yarıda kestiği yorucu, badireli Uzakdoğu resmi gezisinden yeni dönmüştü. Hava alanları kapanınca, Ankara’ya kapağı atana kadar akla karayı seçişti. Oğlanı da yalnız bırakmak doğru olmazdı. Üçüncü katın geniş penceresinden ayaklar altında bir çarşafmışcasına görünen Ankara’yı seyreden Ayşe diretti:

“Ben sıkılıyorum, öyleyse tek başıma giderim.”

21 yaşındaydı Ayşe Güneş. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji bölümünde okuyordu. Peki tek başına gidecekti. Ama nereye? Çözümü Dışişleri bakanı önerdi:

“Turizm ve Tanıtma Bakanlığının Marmaris’te bir tatil köyü var. Orhan’a söyleyeyim sana yer ayırsın.

Hoşnut kaldı ve babasının yanağına bir buse kondurdu Ayşe.

Makam odasına geldiğinde, Güneşi zaten beklemekteydi Bülent Ecevit. İkinci Cenevre Konferansında koparmaya çalışacaklarımız razı olabileceğimizin asgarisi ve izlenecek strateji ayrıntılarıyla tesbit edilmişti. Sonradan yöneltilecek suçlamaların aksine, Türkiye, ikinci barış harikatına bahane, ortam hazırlamak niyetiyle gitmiyordu Cenevre’ye tekrar. Ancak müzakereleri yokuşa sürmeye, uzlaşmazlığa yeltendiği takdirde Yunanistan’ın anladığı dili bir kez daha kullanmaya kararlıydık. Birincisinde sadece bir tokat vurmuştuk. İkincisinde yumruk atacaktık. Kıbrıs kanserini tedavi edecek ameliyat başlamıştı bir kez. Yarıda kesilip yara açık bırakılamazdı.

Ancak bir problem vardı ortada. Güneş, ikinci barış harekatını derhal başlatacak haberi Ecevit’e nasıl aktaracaktı?

Amerikalıların kullandıkları sistem hariç, yeryüzünde gizli servislerin dinleyemeyecekleri telefon yok.

Turan Güneş ekledi:

“Keza çözülemeyecek şifre elektronik beyinlerce en girift şifreler bir saat içinde çözülüveriyor.

Bülent Ecevit ve Turan Güneş başbaşa konuşurlarken bir başka eski ve güvenilir dostları Turizm ve Tanıtma Bakanı Orhan Birgit girdi içeri. Güneş konuyu değiştirdi;

“Orhancığım, söyleyeceklerime başlamadan sana bir diyeceğim var. ricam daha doğrusu. Unutursam bizim Ayşe yakar beni.

Birgit “Estağfurullah Turan bey, emret” deyince derdini anlattı Güneş;

“Bizim kız mırın kırın ediyor ‘sıkılıyorum sen hep dolaşıyorsun ben yazın tadını çıkaramıyorum tatile çıkacağım’ diye. Şuna senin Marmaris tatil köyünde bir yer ayırtsana ona”

Birgit “Hay hay hocam, sen gönlünü rahat tut” deyince Ecevit birden ayağa kalktı:

“İyi bir formül buldum galiba”

Gülerken sağ gözü hafiften tikledi:

“Sen ümidini kesinlikle kesince bana telefonla oradan “Ayşe tatile çıkabilir” dersin. Biz de burada ikinci barış harekatını başlatırız.

Turan Güneş de gülmeye başladı:

“Mükemmel”

Anlaşmışlardı.

Bülent Ecevit ve Turan Güneş’in herkesten sakladıkları formülü sadece Birgit öğrenmişti. O da rastlantıyla. Ecevit bir de Sancar’a söyleyecekti.

Temmuz 1975 – Akşam Gazetesi Arşivi